NEHRİN AŞAĞISINDA YAŞAMAK
Erdem Yücel
Kendisi ona devredilmiş bayrağı hakkıyla taşımış ve kanser çalışmaları alanında ülkesine büyük bir hizmette bulunmuş bir bilim insanı, Sandra Steingraber. 1997 yılında yazdığı Living Downstream: An Ecologist’s Personal Investigation of Cancer and the Environment [Nehrin Aşağısında Yaşamak: Bir Ekoloğun Kanser ve Çevre Üzerine Kişisel Araştırması] isimli bu kitap hayatımıza sinsice giren ve göz ardı ettiğimiz büyük tehlikelerden bahsediyor, yani kanserojen maddelerden. Steingraber, bu kitabında insan yaşamına azami derecede zararlı olan tarım ilaçlarına dikkat çekiyor. Kendisi de mesane kanseri deneyimi yaşamış olan yazarımız bu kitabında hem kendi uzmanlık alanından bilgiler derlemekte hem de kendi kanser deneyimlerini okura sunmaktadır. Bu tarım ilaçları sadece toprak üzerinde en az otuz sene kalmıyor, o süre içerisinde adeta geziniyorlar. Tükettiğimiz yiyeceklerden, soluduğumuz havaya, içtiğimiz suya sinsice karışabiliyorlar. Yazarımız sadece tarım ilaçlarının zararlarının değil aynı zamanda endüstriyel tarımın ve sulak arazilerin tarım arazilerine dönüştürülmesinin de eleştirisini sunmaktadır. Sandra Steingraber etkin ve akıcı dili sayesinde kendi uzmanlık alanını daha da anlaşılabilir kılmış ve her bir Amerikan vatandaşının anlayabileceği sadelikle yazarak bir farkındalık yaratmıştır.
Yazarın edebi dili ise yaratmış olduğu nehir imgesinde gizli. Sandra Steingraber kitabın başında şöyle açıklıyor:
Bu imge nehir boyunca uzanan bir kasabanın hikâyesinden geliyor. Hikâyeye göre, kasaba sakinleri nehrin hızlı akıntısında boğulup giden bir sürü insan olduğunu fark etmişler. Ardından bu insanları nasıl boğulmaktan kurtarırız diye teknolojiler icat etmeye başlamışlar. O nehrin akıntısına kapılan insanları kurtarmak ve iyileştirmek fikri üzerine kasabanın bu kahraman sakinleri o kadar çok uğraşmışlar ki bu boğulan insanları kim nehre ittiriyor da boğuluyorlar diye hiç nehrin yukarısına bakmamışlar. İşte bu kitap o nehrin yukarısına çıkacak olan bir kitaptır.” (22, Önsöz)
Yazarımız şu hususlara dikkat çekiyor: O boğulan insanlar, kanser kurbanları; o nehir, mevcut sahip olduğumuz dünya tablosu; insanları nehre itenler ise kuşkusuz tarım ilaçları ve kanserojen maddelerdir.
Steingraber’e göre, genel anlamda kanserin iki ana sebebi vardır. Bunlardan ilki biyolojik sebepler ikincisi ise çevresel sebeplerdir. Yazarımız kanserin genetik sebepleri veya biyolojik etmenlerinden bahsetmiyor. Tam aksine çoğu insanın görmezden geldiği çevresel sebepler üzerine yoğunlaşıyor. O halde modern çevre hareketini tetikleyen yazar Rachel Carson bu kitabın oluşmasında büyük izler taşımaktadır. Nitekim Rachel Carson’un Silent Spring (Sessiz Bahar) (1962) isimli kitabındaki sessizlik temasını yazarımız kendine amaç edinmiş ve toplumda o sessizliği bozmak için yazmıştır. Kanserin çevresel sebepleri arasında ise DDT ve PCB isimli tarım ilaçlarının aşırı dozda kullanılması yatıyor. Yazarımız bu ilaçların ve diğer kimyasal maddelerin tarihsel geçmişini bizlere sunuyor. Kitapta sunulan aşağıdaki alıntıda ise Dünya Sağlık Örgütünün verileri yer almaktadır:
“Organizasyonun verilerine göre tüm kanser çeşitlerinin en az yüzde 80’i çevresel sebeplerle ilişkilidir.” (60)
Bu acı gerçek bizlere artık kanseri nasıl tedavi edeceğimizi değil de öncelikle kanserin sebebinin yine bizim yarattığımız bir kıyımın neticesi olduğunu hatırlatıyor.
Özünde ise Sandra Steingraber’in bu kitabı yirminci yüzyıl ve sonrasında hızla artan endüstriyel tarım ile aşırı dozda tarım ilaçlarının kullanımının bizi ölüme iten sebepler olduğunu anlatıyor. Bu kitabın yarattığı ivmeyle günümüzde yaşanan olayları bir parça da olsa anlamlandırabilir ve sorunun kaynağına inebiliriz.
Kaynakça:
Steingraber, Sandra. Living Downstream: An Ecologist’s Personal Investigation of Cancer and the Environment. Reading, MA: Addison-Wesley Publishing, 1997.